13 Temmuz 2016 Çarşamba

II. Çapa Seferi…

2014’de yattığı Çapa Gastroentereloji servisine 13 Temmuz 2016’da Mehmet 2. kez yatmıştı.  Çapa’ya yattığında artık Mehmet için “Kaşektik” terimi kullanılıyordu. Yani hastalık nedeniyle kas kütlesi kaybı yaşayan hastalar için kullanılan terim. Maalesef Mehmet’in başına gelen de buydu. Şubat 2016 da 83 kg olan Mehmet şu anda 54 kiloydu ve toru topu 6 ayda bu kaybı yaşamıştı. Vücut Kitle endeksi VKİ:16,3 idi. Böyle giderse durum kötüydü.

Çapa’da 26 Ağustos 2016 tarihinde kadar tam 44gün kaldı. Çapa’da sonradan algıladığım kadarıyla hemen hemen herşey yapılmış, tüm teknikler kullanılmıştı. Çapa’da takibimizi Prof. Dr. Kadir Demir ve Uzm. Dr. Bilger Çavuş yapmıştı.

Hastaneye yattıktan hemen sonra, ilk kez Çetin beyin muayenehanesinde duyduğum Kronik İntestinal Psödoobstrüksiyon ön tanısıyla beslenme takviyesine başlandı. Hem periferal (damardan) hem de enreral (ağızdan) beslenme desteği verildi. Beslenme desteği devam ederken bir taraftan da düşük ayak sebebiyle fizyoterapist eşliğinde egzersizlere başlandı.

Rutin kan tahlilleriyle Mehmet her gün kontrol edildi. 15/07/2016 tarihinde Özefagusgastroduodenoskopi yapıldı. Yani ağızdan girilerek yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağına bakıldı.

Ayrıca bu işlen sırasında alınan parçanın patolojik incelmesinde amiloid lehine bir bulguya rastlanmadığından amiloidoz hastalığı ekarte edilmiştir.


Paraneoplastik bir süreçten kuşkulanıldı. Yani, kanserin habercisi genelde bit tümördür. Ama bazı hatalarda altta yatan tümörün doğrudan veya lokal etkileriyle oluşmayan fakat kanserin habercisi bazı belirtiler oluşabilir. İşte bu kuşkuyla Mehmet’te yine bazı tahliller yapıldı. Ve kanser lehine bir bulguya rastlanmadı.


Bu arada, Göztepe Medeniyet Üniversitesinden ameliyat esnasında alınan parçayı, Çapa’ya elden getirmemiz istendi. Bu merkezde de ayrı bir inceleme yapıldı.

Tıbbi olarak raporda yazılanları bizim anladığımız bir dile çevirince, bağırsaktaki villus adı verilen ve besin emilimini sağlayan fırçamsı yapının bozulduğunu, kript adı verilen salgı bezlerinin hafife derecede bozulduğu, bağırsak damarlarında genişleme olduğu ve kan biriktiği gözlemlenmiş. Ama bunlara dayanarak belli bir hastalık tanısı konamamış.
Çapa’ya yatalı yaklaşık bir hafta geçmişti ve hala Mehmet’in ishali ve karın şişkinliği aynı şiddette devam ediyordu.

Önemli testlerden birisi sayılabilecek mide boşalma sintigrafisi çekildi. Mide boşalma zamanı 153 dakika olarak saptanmış, bu durum mideden bağırsaklara düşük düzeyde aktivite geçişi olarak yorumlanmıştır. Yani Mehmet’in midesi vazifesini tam yapmıyor, yenilen besinleri parçalayıp zamanında bağırsaklara gönderemiyordu.
Bu arada yeniden bilgisayarlı tomografi çekildi ve 4 ay önce Nisan ayında Ersoy’da çektirdiğimiz tomografi ile mukayese edildi.  Fakat önemli bir fark bulunamadı.
Bu arada bazı antikorlar çalışılmış ve negatif neticeler alınınca Çölyak hastalığı da elemine edilmiştir.
Yemek borusunda yapılan özofaguz manometri tetkikinde hareket bozukluğu gözlemlenmiştir. Ayrıca yemek borusundan mideye geçişi sağlayan yerdeki basınç mekanizmasının da yeterince iş görmediği fark edilmiştir.

Bütün bu tahliller yapılmıştı ama bir tek Mehmet’in kolonoskopisi henüz yapılamamıştı. Çünkü hasta, bir türlü kolonoskopiye hazır hale gelemiyordu. Birkaç defa deneme yapılmıştı ama bağırsaklar tamamen boşalamadığı için kolonoskopi ertelenmişti. Kolonoskopiye her niyet edildiğinde Mehmet bir süre aç kalmak zorundaydı ki bu da zaten sindirim sorunu yaşayan hastay daha beter ediyordu. Üstelik kolonoskopi ertelenince bu açlık süresi de uzamış oluyordu.
Çapa’nın Medikoşirürji diye bir konseyi var. Anladığım kadarıyla bu konsey periyodik olarak toplanıyor ve önemli hastaların dosyalarını inceliyor. 25/07/2016 tarihinde Mehmet’in dosyası da bu konseye çıktı. Konsey, bulguları değerlendirip mevcut tablonun CIPO ile yani Kronik İntestinal Psödoobstrüksiyon ile uyumlu olduğunu düşünmüş ama kolonoskopiden sonra tekrar görüşülmesine karar vermiş.

Bu arada Mehmet’in bacak ağrısı tüm şiddetiyle devam ediyordu. Fizyoterapist eşliğinde yapılan egzersiz sırasında, bacak damarında pıhtıdan şüphelenilmesi üzerine bacaktan ultrason çekildi. Başlanılan kan sulandırıcı ilaçla bacak ağrısında bir rahatlama gözlendi.

01/08/2016 tarihinde tekrar Medikoşirürji konseyinde Mehmet’in dosyası ele alındı. Önemli bir netice çıkmadı, sadece bazı ilaçların değiştirilmesine ve dozlarının ayarlanmasına karar verildi. 
 Bu arada Mehmet’in halen karın şişkinliği ve ishali devam ediyordu. Nazogastrik sonda ile yani burundan mideye uzatılan bir boru ile beslenme takviyesine de başlandı.

En nihayetinde 18/08/2016 tarihinde Mehmet’e kolonoskopi yapılabildi.Kolonoskopide en belirgin özellik olarak lümenin yani bağırsak boşluğunun geniş olması ve bağırsak duvarlarının ödemli olması öne çıktı. Kolonoskopide alınan parçanın patolojik incelemesinde yine villus küntleşmesi ve ödemli kronik iltihaplı mukoza görülmüştü. Kolonoskopi esnasında saptanan belirgin vasküler (damarsal) yapılar nedeniyle bilgisayarlı tomografi yapıldı. Daha önce söylenenlerden farklı bir bilgiye ulaşılamadı. Kronik bir durum olduğu ifade edildi.

Mehmet’in halen ishali devam ediyordu. Nedenini sorduğumuzda, bağırsakların önünün tıkalı olmamasına rağmen sanki tıkalıymış gibi yenilen besinleri ilerletmeyip biriktirdiğini söylediler. Psödoobstrüksiyon denilen şey de buymuş. Buralarda biriken besinler zamanla bozulup bakteri üretiyor, bu bakteriler de gaz yapıp karnın şişmesine ve ishale sebep oluyormuş.
Ayrıca, bağırsağın en azından bir kısmı çalışmasa belki o kısım operasyonla alınıp hasta rahatlatılabilirdi ama Mehmet’te neredeyse tüm sindirim sistemi yolu çalışmıyordu.
Neticede, Mehmet’e CIPO- Kronik intestinal Psödoobstrüksiyon teşhisi konuldu! Hastane çıkışında verilen epikriz raporuna, CIPO hastalığının sistemde karşılığı bulunmadığı için elle yazılması oldukça ironik olmuştu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder