Ama her geldiğinde hastaneden çıkmamızı tavsiye ediyor, enfeksiyon korkusunu vurguluyordu. Özellikle Mehmet'in bu hastaneye yatmaya başladığı zamandan beri kullandığı hasta bezi ve idrar sondasının enfeksiyona davetiye çıkardığını söyleyip bir an önce bunlardan kurtulması gerektiğini vurguluyordu. Ayrıca antibiyotik kullanımı konusunda sıkı bir uyarı verdi. Kesinlikle kendisinden habersiz antibiyotik kullanılmamasını istedi. Çünkü tedaviyle birlikte bağırsakta oluşturduğumuz tüm bakterileri yok edebilir, tekrar dibe vurabilirdi. Zaten enfeksiyon kapmasından da bu nedenle korkuyordu Mehmet'in.
Ancak gerek Mehmet için gerekse Mehmet'in bakımıyla ilgilenen annesi için doktorumuzun bu dediklerini yapmak çok zordu. Özellikle Mehmet'e bu haldeyken evde bakım yapmak çok zordu. Hele hele yaşlı annesi ve babası içinse imkansızdı. Ya bakıcı tutulacaktı, yada bir bakımevine yatırılacaktı. Her iksi de kendilerine sıcak gelmedi. Enfeksiyon konusunda biraz kumar oynayıp hastanede kalmaya devam ettik.
Mehmet'in değerleri yükselmeye başlamıştı. Hem burundan(NG) gıda alıyor, hem damardan besleniyor hem de ağız yoluyla dilediği yiyeceği yiyordu. İshali aslında devam ediyordu ama sorun değildi çünkü ilk kez kilo olarak 50li rakamların tekrar üzerine çıkmıştı.
İlk kez Mehmet'in tahlillerini bu kadar iyi görüyorduk. Mineralleri normal sınırlar içindeydi. Yani işler fena gitmiyordu.
Ayrıca hastanede fizik tedavi anlamında da egzersizlere başlamıştı. Fizik tedavi sadece düşük ayak sıkıntısına yönelik değildi. Kaşektik olması sebebiyle Mehmet'in ne bacaklarında ne kollarında ne de boynunda güç vardı. Özellikle yoğun bakım macerasından sonra tüm gücü bitmişti. Başını bile desteksiz havada tutamıyordu. Zaten sonradan öğrendiğimize göre yoğun bakımda Mehmet'in kilosu 38kg'a kadar düşmüş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder