29/03/2017 tarihine kadar yani yaklaşık 1,5 ay işler güzel gitmişti. Mehmet'in kilosu artmış, 55kg'a dayanmıştı. Baldır çevresi 23,5cmlerden 30cm'e, üstkol çevresi 15,5cm'den 18,5cm'ye kadar çıkmıştı. Karın şişliği yani distansiyon fazla değildi ve genelde rahatsızlık vermeyecek düzeylerde idi.
Ama Mehmet'in kataterinde bir bakteri üremiş ve kendisinde ateş yapmıştı. Yani korkulan olmuş, Mehmet'te hastane enfeksiyonu baş göstermişti. Bakterinin kataterde olmasının kesinleşmesiyle katater çıkartılmak zorunda kaldı. Ayrıca istemeyerek de olsa antibiyotik tedavisine başlandı. 8-10 gün kadar antibiyotik tedavisine devam edildi. Enfeksiyonla mücadelede başarılı olmuş, tehlikeyi ucuz atlatmıştık. ama antibiyotik bağırsak florasını alt üst etmişti ve kataterimiz de çıkmıştı.
Kataterin çıkması Mehmet'in beslenme yollarından kanallarından birisinin kesilmiş olması demekti.
Şimdi sadece burundan beslenmeye (NG) ve ağız yoluyla gıda alımına kalmıştı. Ayrıca ilaç destekleri de devam etmekteydi. Ama emilim bozukluğu olan birinde sadece bu kanallar işe yeterince yaramayabilirdi.
Bu enfeksiyon macerasının bir olumsuz sonucu da Mehmet'in moralinin tekrar bozulması olmuştu. Yoğun bakım sonrası yenilediği iyileşme inancı sanırım tekrar yıkıma uğramıştı.
Bu blog sayfasını sevgili kayınbiraderim Mehmet'in müzmin rahatsızlığı olan CIPO sürecindeki tecrübelerimizi paylaşmak adına oluşturdum. Niyetim, benzer hastalığa sahip olanlardan henüz yolun başında olanlara bizim tecrübelerimizi aktararak bizim düştüğümüz hatalara düşmelerine mani olmak ve bizden daha ileri safhada olan hastalara ise sesimizi duyurup belki işimize yarayacak bir iki tavsiye almaktır.
29 Mart 2017 Çarşamba
1 Mart 2017 Çarşamba
İşler biraz iyi gitmeye başladı...
Ama her geldiğinde hastaneden çıkmamızı tavsiye ediyor, enfeksiyon korkusunu vurguluyordu. Özellikle Mehmet'in bu hastaneye yatmaya başladığı zamandan beri kullandığı hasta bezi ve idrar sondasının enfeksiyona davetiye çıkardığını söyleyip bir an önce bunlardan kurtulması gerektiğini vurguluyordu. Ayrıca antibiyotik kullanımı konusunda sıkı bir uyarı verdi. Kesinlikle kendisinden habersiz antibiyotik kullanılmamasını istedi. Çünkü tedaviyle birlikte bağırsakta oluşturduğumuz tüm bakterileri yok edebilir, tekrar dibe vurabilirdi. Zaten enfeksiyon kapmasından da bu nedenle korkuyordu Mehmet'in.
Ancak gerek Mehmet için gerekse Mehmet'in bakımıyla ilgilenen annesi için doktorumuzun bu dediklerini yapmak çok zordu. Özellikle Mehmet'e bu haldeyken evde bakım yapmak çok zordu. Hele hele yaşlı annesi ve babası içinse imkansızdı. Ya bakıcı tutulacaktı, yada bir bakımevine yatırılacaktı. Her iksi de kendilerine sıcak gelmedi. Enfeksiyon konusunda biraz kumar oynayıp hastanede kalmaya devam ettik.
Mehmet'in değerleri yükselmeye başlamıştı. Hem burundan(NG) gıda alıyor, hem damardan besleniyor hem de ağız yoluyla dilediği yiyeceği yiyordu. İshali aslında devam ediyordu ama sorun değildi çünkü ilk kez kilo olarak 50li rakamların tekrar üzerine çıkmıştı.
İlk kez Mehmet'in tahlillerini bu kadar iyi görüyorduk. Mineralleri normal sınırlar içindeydi. Yani işler fena gitmiyordu.
Ayrıca hastanede fizik tedavi anlamında da egzersizlere başlamıştı. Fizik tedavi sadece düşük ayak sıkıntısına yönelik değildi. Kaşektik olması sebebiyle Mehmet'in ne bacaklarında ne kollarında ne de boynunda güç vardı. Özellikle yoğun bakım macerasından sonra tüm gücü bitmişti. Başını bile desteksiz havada tutamıyordu. Zaten sonradan öğrendiğimize göre yoğun bakımda Mehmet'in kilosu 38kg'a kadar düşmüş.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)