23 Kasım 2016 Çarşamba

HEMATOLOJİ'ye de görünelim dedik...

Eşim daha önce Anadolu John Hopkins hastanesinde Hematoloji uzmanı Prof. Dr. Zafer Gülbaş'a gitmişti. Çok memnun kaldığı için, Mehmet'i de bir gösterelim dedik. Belki bir görüş alabiliriz düşüncesiyle 23/11/2016 tarihinde Zafer Bey'e gittik. Yine derdimizi tek tek anlattık. Kendisi bizimle gayet yakından ilgilendi. Dosyamızda eksik gördüğü ve bağışıklık sistemiyle ilgili birkaç test yaptırdı ve bir problem olmadığını gördü. B12 takviyesi için kolun üst kasından yapılabilecek iğne verdi. Zaten Mehmet'te iğne vurulacak bir kas kalmamıştı, en uygun yer son olarak orası kalmıştı.
 

Kendisinin bundan öte yardım edemeyeceğini anlamıştık. İzmir'deki ilk bağırsak naklini yapan ekibin doktoru Cezmi Karaca'dan bahsetti. Böylece elimize, araştırma yapılacak bir done daha geçmişti. Cezmi Karaca'dan randevu ayarlasak bile  Mehmet'in İzmir'e gidecek dermanı yoktu.  

18 Kasım 2016 Cuma

CİSAPRİDE....

18/11/2016 tarihinde, GATA'dan taburcu olduktan 2 gün sonra Dr. Ahmet Kemal Gürbüz'e kontrole gittik. Yanımızda GATA'nın verdiği epikrizi de götürdük. Ahmet Bey, Gismotal ve Dikloron isimli ilaçları yazdı. CIPO tanısına artık onun da kanaat getirdiğini gözlemlemiştim.
Doktor en son olarak, bir reçete kağıdına Cisapride yazarak elime verdi. "Eskiden CIPOlu hastalara bu ilaçtan verirdik. Ama bazı yan etkilerinden dolayı yasaklandı. Yine de bazı ülkelerde serbest. Bunu temin edin. Sonra bana haber verin" dedi.

Bir anda, aradığımız sihirli ilacı bulduğumuzu düşündük. Bu ilacı ne yapıp edip temin ederdik. Eğer şifamız bu ilaçtaysa ve bu ilaç hangi ülkedeyse gider alır gelir ve Mehmet'e içirirdik.


Cisapride hakkında internet üzerinden araştırmalara başlamıştık. Günlerce, bu ilaç hakkında araştırma yapıyorduk. Cisapride aslında bir etken maddeydi ve ülkelere göre değişik ilaç isimlerini alabiliyordu. Hakikaten Türkiye dahil dünyanın birçok ülkesinde yasaklanmış. Çünkü kalp ritm bozukluğuna sebep oluyormuş. Uzun uğraşlar neticesinde Meksika'dan ve Polonya'dan bu ilaçları temin etmeyi başarmıştık. Prospektüsüne bakınca hakikaten CIPO konusunda faydalı olduğu ama kalp aritmisi açısından riskli olduğu, özellikle potasyum düşüklüğünde ilacın kullanımının tehlikeli olduğu yazıyordu. Yan etkilerini şimdilik düşünmeden var gücümüzle ilacı temin etmeye çalışıyor,  yurtdışında yaşayan tüm tanıdıkları  yada arkadaşlarımızın tanıdıklarını devreye sokup ilacı sorgulatıyorduk.

16 Kasım 2016 Çarşamba

GATA'da 27 gün yattık...

Mehmet GATA'da 20/10/2016 tarihinden 16/11/2016 tarihine kadar yattı.  Her yeni hastane yeni bir umut oluyordu. Mehmet'in annesi "inşallah oğlumun şifası buradadır" diye dualar ediyordu.

Öncelikli olarak beslenme desteği verildi. Periferal olarak Oliclinomel isimli gıda verildi. Buradaki amaç, dip yapmış olan potasyum, kalsiyum gibi mineralleri derhal yerine koymak ve hastayı biraz olsun ayağa kaldırabilmekti. Başını yerden kaldıramayan Mehmet, bu gıda takviyesini almaya başladıktan sonra biraz olsun kendine gelebilmişti. Yattıktan 10 gün sonra özofagusgastroduodenoskopi yapıldı. Yine benzer neticelere ulaşıldı. Yine genişlemiş ince bağırsak, ödemli alanlar, vs..

Diğer taraftan bacak ağrısı yine şiddetlenmişti. Nöroloji birimi de Mehmet'i kontrole geliyor, ilaçlarını veriyordu. Ayrıca diyetisyen kontrolünde Nestle Modülen'e başlandı. Belli saatlerde yemek yiyor, belli saatlerde ise modülen alıyordu. Bu şekilde ishalin sıklığı düşmesi sağlanmıştı ama neticede ishal halen devam ediyordu. Günde 10-15lerden, günde 5-6defalara düşmüştü.

Zaman zaman doktor Muammer Kara'nın yanına gidiyor, Mehmet hakkında bilgi alıyordum. Açıkçası hastanenin askeri yapıdan çıkarak sivilleşmesi dönemi yaşanıyordu ve hastane bu dönemin sancısı içindeydi. Haliyle Çapa'dan sonra bu merkezde pek bir şey yapılamayacağını anlamıştım.  Mehmet, sıkı bir takip içinde değildi. Zaten bir süre sonra da poliklinik kontrol tavsiyesiyle taburcu edildi.


Taburcu olmasına olmuştuk ama iyi kötü oturttuğumuz modülen gıda düzenine uymamaya başlamıştık. En azından hastanede başlanan modulen gıdalı diyete devam etsek belki biraz fayda görecektik yada yeni bilgiler edinmemize sebep olacak doneler elimize geçecekti. Maalesef o diyeti de kısa süre sonra unuttuk.  Tabi, diyeti uygulamak Mehmet için pek kolay olmuyordu. Bazen karın şişkinliği ve ağrıları o kadar şiddetli oluyordu ki tüm gün 1 lokma bir şey yiyemiyordu. Bu şartlar halinde diyetin bozulmaması imkansız oluyordu.