20 Ekim 2016 Perşembe

GATA Macerası…

O akşam Mehmet, acile gitmek istemedi. Bacağı ağrıdığı için ertesi gün için Maltepe Üniversitesi Hastanesi Kalp Damar Bölümünden randevu almıştı. Yine bacağında pıhtı oluştuğundan ve onun ağrı yaptığından şüpheleniyordu.

Sabah erkenden randevumuza gittik ama kalp damar doktoru Mehmet’in genel durumunu görünce ücret bile almadan hemen dahiliyeye sevk etti. Dahiliye uzmanı Yrd. Doç.Dr. Fatih Öner Kaya Mehmet’i görür görmez yatış verdi.

Aslında biz Dr. Ahmet Bey’den GATA için haber bekliyorduk ama olaylar kendi akışında devam ediyordu. Maltepe Üniversitesi Hastanesine Mehmet yatış yapmak üzereydi. Mehmet’i geçici olarak bir odaya çıkarıp serum taktılar. Resmi yatış işlemleri için sigortadan provizyon beklenirken Ahmet Bey beni arayarak GATA’da yer ayarladığını ve Mehmet’i oraya götürebileceğimi söyledi.


Durumu Mehmet’e anlattığımda GATA’yı tercih etti ve henüz resmi yatış yapılmadan Maltepe Üniversitesi Hastanesinden çıkıp GATA’ya yeni adıyla Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesine geçtik. Ahmet Bey bizi orada Gastroentereoloji servisinde Doç. Dr. Muammer Kara’ya sevketmişti. Böylece 20/10/2016 tarihinde Mehmet, GATA’ya yatırılmış oldu.

19 Ekim 2016 Çarşamba

Tekerlekli sandalye satın aldık…

19/10/2016 tarihinde Mehmet yine kendini çok kötü hissetmeye başlamıştı. Ertesi gün Çapa’da kontrol randevusu olduğundan gün içinde kan tahlili yaptırmıştı. Yine tahlil sayfası neredeyse baştan aşağı koyu yazılıydı. Özellikle potasyumu oldukça düşüktü. Potasyum düşüklüğü insanda o kadar halsizlik yaparmış ki insan başını bile havada tutamazmış.

Akşamüstü, yanına gittiğimde Mehmet’in durumu da aynıydı. Gün içinde aldığı tahlilleri Ahmet Bey’e gönderdik ve Mehmet’in bir merkezde yatırılıp bakıma alınmasını sağlaması için ricacı olduk. Elinden geleni yapacağını söyledi ve ilk etapta potasyumu düşük olduğu için potasyum tableti Kalidur içmesini istedi.


Mehmet’in artık kalıp tuvalete gidecek mecali yoktu. Odadan odaya gidemiyor, Mehmet’i taşımak da yaşlı anne babasına çok zor oluyordu. Çok sık ishali olduğundan da gün içerisinde çok defa tuvalete gitmesi gerekiyordu. Artık tekerlekli sandalye almak farz olmuştu. Hemen en yakın medikalciden uygun bir sandalye alıp geldik. Ayrıca bir de baston aldık ki ayağa kalktığında dengesini sağlamasına yardımcı olsun.

17 Ekim 2016 Pazartesi

Bu böyle olmayacak, bir şeyler yapmalı!!

Bir gün eşim, internette CIPO hakkında araştırma yaparken Prof. Dr. Ahmet Gürbüz’ün makalesine rastlamış. Kontak bilgisini bana gönderdi ve hocaya telefon edip durumumuzu anlattım. Kendisinin bize uzun bir zaman ayırması gerektiğini söyledi ve sekreterinden ona göre randevu almamızı istedi. Öyle de yaptık.  17/10/2016 tarihinde akşama doğru Ahmet Bey’in yanına gittik. Her doktora anlattığımız gibi eskilerden Afrikalardan günümüze kadar başımızdan geçenleri anlattık. Çapa’da yapılanları, patoloji raporlarını tek tek dosyamızdan inceledi. Patoloji raporundaki ifade edilen ganglion hücrelerini kastederek CIPO olmayabileceğini ima etti ama net bir şey söyleyemedi. Denol başta olmak üzere Gismotal, Creon isimli ilaçları verdi.


Bu ilaçlardan Denol’ü bulmak çok zordu. Artık üretilmeyen bu ilaç için onlarca eczaneyi dolaştık. Elinde kalan ama kullanma tarihi geçmemiş olan bir kutu ilacı sonunda bulduk. Etken maddesi bizmut olan bu ilacın Mehmet’e fayda etmesini umuyorduk. İlacı kullanmaya başladıktan sonra bir iyileşme olup olmadığını hemen sorguluyorduk. En ufak bir iyiye gidiş emaresi görsek bile seviniyorduk. Ama neticede pek faydası da olmamıştı.

3 Ekim 2016 Pazartesi

Acil Servisler dönemimiz başladı…

Mehmet’in günde 10-15 defa ishali devam ediyordu. Vücut mineral kaybediyor ve kaybedilenler replase edilemiyordu yani yerine konamıyordu. Mehmet artık kendini iyice kötü ve halsiz hissetmeye başlamıştı. Değil elini kolunu hareket ettirmek, konuşmaya bile mecali olmuyordu.

Böyle hissettiği dönemlerde, an yakın hastanenin acil servisine gidiyorduk. Kan tahlili yapılıyordu. Tahlil sonuçlarının yazılı olduğu kağıda baktığınızda normalden düşük yada yüksek olan değerler dikkat çekmesi için genellikle koyu yazılır. Mehmet’in tahlil kağıdında ise hemen hemen her satır koyu renkli yazılmış oluyordu.

Acil’e götürdüğümüzde ilk önce onkoloji hastası mı diye soruyorlardı. CIPO yanıtını verdiğimizde ise genelde pek bilmiyorlardı.


 Acilde bir iki tane mineral açısından zenginleştirilmiş serum yedikten sonra Mehmet’in gözünün feri geliyor, eline koluna biraz can geliyordu. Biraz toparlandıktan sonra tekrar eve geliyorduk. Bazen 1 gece bazen 2 gece acilde yattığımız oluyordu.